top of page

Veda


Veda edebilmek büyük bir erdemdir.


Kendine saygısı olan her insan, hayatını dünden bugüne şöyle bir gözünün önünden geçirdiğinde, burnunun direği sızlayacak cinsten birçok şeye veda etmiş olduğunu hatırlıyor olmalıdır. Burada dikkat edilecek şey ise, bahsettiğim şeyin veda oluşudur. Çünkü her gidiş bir veda değildir…




Vedalaşabilmek, gidenin gittiğini kabul edebilmektir.

İnsan hem gidebilmelidir, hem de gideni uğurlayabilmelidir.

Çünkü vedalar da kadere dahildir.


Gitmek, gelmek kadar kolay olmasa da, bazen köklendiğin topraktan da kendini çekip çıkarabilmek gerekir.


Bu herkesi her yerden gitmesi gerektiği konusunda cesaretlendirmemelidir elbette. Nitekim gitmek halen zihninizde bir soru işaretiyse, gitmemek gerekir. Çünkü gerçekten gitmesi gereken insan bunu bilir. Vedalar bir ihtimal değildir, vedalar bir seçim de değildir, vedalar olsa olsa bir şartlılık olabilir…

İnsan gideceği yeri bilir.

Hatta insan bazen bir zaman sonra gideceğini bildiği halde o yere bile isteye gelir.

Bazı yollara geri dönüleceği bilindiği halde çıkılır.

Bazı sözler tutulmayacak olsa da verilir.

Belki herkes anlayışla karşılamaz bu son dediğimi ama,


Çoğu zaman yolculuğu yaşamak uğruna, yolun sonu göz ardı edilebilir.

Gitmek de güzeldir.

Gitmek de gelmeye dahildir.

İnsan sırf vakti geldiğinde veda etti diye, geçmiş sevgisini öfkeye çevirmek zorunda değildir. Aynı şekilde, veda ettiği o güzel şeye kontrolsüz bir şekilde özlem duymak zorunda da değildir. Bunların hepsi insan zihninin bir oyunudur. Duyguyu çok fazla hisseden insan, onun kendinden alınacağı tehlikesi ile karşı karşıya geldiğinde deliye döner ve zihninin esiri olur. Halbuki duygular tek bir kaynağa bağlı değildir. Dünyada kaynaklar sınırsınızdır ve insanoğlu talep ettiği tüm güzellikleri zaten istediği zaman istediği yerden alabilecek güce sahiptir.


İnsan vedalaştığı şeye karşı duyduğu özlemi, yeri doldurulması gereken bir şey gibi görmemelidir.


Çünkü hayatımıza giren her şeyin yeri farklıdır. Başka bir insanla başka bir insanın yerini kıyaslamak ve başka bir duygu ile başka bir duygunun hazzını kıyaslamak insana sadece mutsuzluk getirir. Çünkü bu kıyaslamaların sonucu hüsrandır.


Kimse kimsenin yerini dolduramaz. En iyi ihtimalle, bir başkası diğerinden daha fazlasını hissettirirse, bu o insana diğerinin yerini doldurup taşırmış hissini verir. Ama bu da o boşluğu doldurduğu için değildir. Bilinmelidir ki, bırakın doldurmayı, hiç kimse bir başkasının boş bıraktığı zemin üzerinde yer bile almaz. Yer doldurmak, sadece bir ilüzyondur.

Ve tam da bu yüzden hiçbir şey, bir başkasının yerini dolduramaz. Bu söylediklerim kötü bir şey değildir, aksine bir başkasının yerini doldurmayacak olması, yerini doldurmanız gereken bir şeye sahip olmadığınız anlamına gelir. Daha basit düşünmelisiniz, o yeri açan da, o yeri dolduran da, o yeri boşaltan da zaten sizsiniz. Bir şey hayatınızdan çıktıysa, bu yeni bir şeye alan açtığınız anlamına gelir. Vedalar bundan ibarettir.


O alanın kaç metrekare olduğunu düşünmek de sizin elinizdedir, yeni bir ihtimale hayatınızda yer açmış olmanın heyecanını duymak da sizin elinizdedir.



Comments


bottom of page